DOĞA İLE MÜCADELE

İnsanoğlunun Doğa İle Mücadelesi 

Mücadelenin kelime anlamı  “Birbirlerine isteklerini kabul ettirmek için iki taraf arasında yapılan savaş” yada “ Herhangi bir amaca erişme yada bir kuvvete karşı koyabilme çabası” olarak geçiyor.

Doğanın bir döngüsü var, yaklaşık 5 milyar yıl önce yaşam bu döngü içinde var olmuş ve döngüye ayak uydurarak yaşam bugünlere kadar gelebilmiş.

Bu döngü fırtına, deprem, sel, heyelan, çığ, tsunami gibi yıkıcı doğa olaylarını da barındırıyor. Bu doğa olayları insanoğluna yada diğer canlılara zarar olsun diye olmuyor. Bu doğa olayları bizim hayatımızı zorlaştırmayan hatta yaşamımızı borçlu olduğumuz diğer doğa olayları gibi olması gerektiği için oluyor.

Doğa bize herhangi bir isteğini kabul ettirmeye yada bizim herhangi bir çabamıza karşı koymaya da çalışmıyor. Yani karşımızda ne bir düşman nede bir dost var.

Doğadaki yaşamda küçücük bir paya sahip olan insanoğlunun ise doğaya karşı savaş yapabilecek yada doğanın kuvvetine karşı koyabilecek gücü hiç olmamıştır. Olsa bile böylesi bir mücadele zaten anlamsız ve gereksizdir.

Bu durumda ;

İnsanoğlu için aslolan doğa ile yani milyarlarca farklı canlıya ev sahipliği yapan evimiz ile mücadele etmek değil onu tanımak, hissetmek, uyum göstermek, zarar vermemek ve korumaya çalışmak olmalı. Tek tek incelersek insan zaten böyle bir mücadele içinde değildir. Hatta birçok insan doğayı korumak için elinden geleni yaptığına inanır.

Ancak sanayi devrimi ile başlayan ve artarak günümüze kadar devam eden üretebilme ve pazarlayabilme hızı günümüzde kontrol edilemez bir güç (ekonomik, siyasi, sosyal) hırsının kapılarını sonuna kadar açtı. Siyasiler, yöneticiler, iş adamları, sanatçılar, bilim adamları gibi konumları gereği ellerinde itici güç bulunduran insanların bir kısmı güç zehirlenmesi ile doğayı kendi varlığının devamı için bir nesne olarak görmeye başladı. Bu insanların güç (ekonomik, siyasi, sosyal) hırsı ile yarattığı itici kuvvet ile elinde olmadan bir girdaba kapılan halk muhtemelen kendi sonunuda getirecek büyük bir doğa yıkımına sebep olmaya başladı.

Güç zehirlenmesi yaşayan ufacık bir kesim tarafından manipüle edilen halklar olağan doğa olaylarını sanki insanoğluna karşı yapılan başkaldırı olarak görerek doğanın dizayn edilme çabasına alet oluyor.

Halbuki doğanın bizim bir parçamız değil, bizim doğanın bir parçası olduğumuzu anlamamız ve doğanın bu döngüsüne uyum sağlamamız gerekiyor.

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir