2010 yılı ağustos ayının başlarında Yusufeli Yaylalar köyünden başlayıp, Çamlıhemşin’de bitirdiğim 7 günlük bir trans yapmıştım. Öncesinde 4 yıl doğa yürüyüşlerine, kamplara ve bazı dağlara gitmiştim. Ancak ilk defa böyle uzun soluklu bir aktiviteyi tek başıma yapacaktım. O dönem için çok önemsemesem de daha sonra anladım ki bu trans benim için bir farkındalık yarattı.

Kendi kararlarını vermek ve sorumluluğunu almadaki acziyet ile tek başına alabileceğin riskin ve gösterebileceğin cesaretin azlığı benim için gerçekten şaşırtıcıydı.

Bu zorlu olmayan bir trans olmasına karşın ilk defa tek başına böyle uzun bir aktivite yapan benim için 4 yıllık tüm faaliyetlerimden daha eğitici, huzurlu, eğlenceli ve tatmin edici oldu diyebilirim.

Kaçkarlarda yalnız olmak bana tam olarak açıklayamadığım bir huzur ve tabi bazen de korku verdi J
Hiçbir şeyi düşünmeden yada her şeyi düşünerek kendi yolunda, kendi kendine yürümek. Sanırım en çok bunu sevdim J
Transın 2 ile 5. günü arasında 3 gün hem yürüyüş hem de kamp sırasında tamamen yalnız kalma şansım oldu. Bu 3 günlük sürede koca vadiler, sırtlar, dereler arasında ufacık kalan ben “ dünya için nasılda önemli bir rol oynadığımı iyice anlamış oldum J ) Hani derler ya “ anlatılmaz yaşanır” . Gerçekten bazı şeyleri hissetmek için yaşamamız gerekiyor.

Nerede olduğunu hatırlayamıyorum ( Hafızam zaten dillere destandır ) ancak patikası olmayan yanlışlıkla çıktığım bir sırttan ( yanlış sırtlara çıkmamda dillere destandır J ) inerken aklıma çok ilginç bir soru geldi. Buradan kaysam, bacağım kırılsa ne yapabilirim. Bu gerçekten sorulması gereken ama orada ve o anda sorulmaması gereken bir soru 🙂
Yine nerede olduğunu hatırlayamadığım bir yerde çadırımı kurmuş yorgunluktan sızmak üzereyken çadırın kenarında bir hışırtı peydah oldu J Belli ki minik bir meraklı çadırımı keşfetmeye çalışıyordu. İlk başlarda herhangi bir sıkıntı yoktu, ama baktım bizim minik iyice meraklandı bende tenteye vurarak onun korkmasını ve uzaklaşmasını sağlamak istedim. Miniğimiz kaçtı ve iki dakika sonra tekrar geldi. İki dakika önce yorgun ama mutlu mesut uykuya dalacak olan ben imkansızı başarmıştım. Dışardaki şey acaba bir AYI olabilir mi J
Kamp yükü ile uzun yürüyüşlerin ve sanırım birazda bazen gevşek bırakılmış bağcıkların yardımı ile ayak tabanlarımı biraz su toplatmıştım. Yürürken acı veriyordu ama geri dönmek daha zor olduğuna göre devam etmem gerekiyordu J Gene bir sırt inişi ve aşağıda, vadide akan dereyi gördüm. Dereye en kestirme yoldan inip ayaklarımı buz gibi sulara soktum. O ilk an, böyle bir mutluluk yok. İnsanoğlu tuhaf; Acı yoksa mutluluk yok 🙂



